Diyarbakır'ın meşhur ıspanağı!
Diyarbakır... Bu sözcük bana hep şunu çağrıştırır: "İnsanın dayandığına dağlar dayanmaz!"
12 Eylül dönemindeki Diyarbakır Askeri Cezaevi ise bunu bile çağrıştırmaz. Çünkü acı ve aşağılanmanın, değil dağların insanın bile dayanamayacağı uçları vardır. Diyarbakır Cezaevi o uçta kuruludur. Gençler için söyleyeyim:
İzlediğiniz o Nazi filmlerine bile benzemez Diyarbakır'da yaşananlar. 12 Eylül darbesinin en kanlı, en aşağılık, en korkunç yüzüdür orası.
Dün, 12 Eylül'de Diyarbakır'daydık. 78'lilerin, Diyarbakır Barosu'nun ve Diyarbakır Demokrasi Platformu'nun beraber düzenlediği, cezaevinin önünde eylemdeydik. Uzun uzun düşündüm 12 Eylül döneminde Diyarbakır 5 No.lu cezaevinde uygulanan işkencelerin listesinden hiç değilse birkaçını buraya yazmayı. Yazmıyorum. Bunlar yazılabilecek şeyler değil. Bunlar, okunabilecek şeyler de değil. Ama bunlar yaşandı. Daha kötüsü:
İşkencecilerin çocukları
O Nazi filmlerindeki subaylardan beter işkenceciler, bütün o yaptıklarının hesabını hiç vermemiş olarak aramızda dolaşıyorlar. İşlerini hallettikten sonra Diyarbakır'dan her yere dağıldılar. Belki Trabzon'da komşunuz, belki Niksar'da bir tanıdığınız, belki İzmir'de babacan mahalle büyüğü, belki İstanbul'da gittiğiniz bir lokantanın yöneticisi, belki...
Her yerdeler. Ve biz onların kim olduğunu bilmiyoruz. Biliyor musunuz, işkencede bir çocuğu öldürmüş birini seviyor bile olabilirsiniz. Bir işkenceciyle evli bile olabilirsiniz. O sizin babanız bile olabilir.
Sizin dedeniz işkence seanslarını yönetmiş olabilir. Ama bunu bilmiyorsunuz. Çünkü daha sormadık o en önemli soruyu:
"Siz 12 Eylül'de neredeydiniz?"
İşkence görenlerin çocukları biliyor babalarının 12 Eylül'de nerede olduğunu. Ama işkence yapanların çocukları daha babalarına sormadılar:
"Baba sen 12 Eylül'de neredeydin?"
Solcular değil, herkes!
78'liler şimdi Diyarbakır Cezaevi için Gerçekleri Araştırma Komisyonu kuruyor. Ve şimdi bu girişime, benzerlerine herkesin katkı sağlaması, bunları herkesin desteklemesi gerekiyor. Sadece solcuların değil, herkesin 12 Eylül rejiminin suçlularını parmağıyla göstermesi, itham etmesi, hesap sorması gerekiyor. Çünkü onlardan geri almamız gereken bir şeyimiz var. Neyimiz mi?
Ispanağın önemi
Enis Rıza dünkü Birgün gazetesindeki yazısında bir hikâye anlatmış:
12 Eylül döneminde Ermeni kadın kocasını ıspanak almaya gönderiyor. Adam ıspanağı alıp geri dönerken polisler adamı gerekçesiz içeri alıyorlar. İşkence, dayak ve iki yıl içeride kalıyor adam. "Hiçbir örgütle bağlantısı saptanamadığı" için serbest bırakılıyor. Fakat adam gitmek istemiyor, "Ispanağımı isterim" diye tutturuyor. "Def ol git" diye bağırıyorlar, adam gitmiyor. İlle de ıspanak. Sonunda manavdan alıp veriyorlar adama ıspanağı. Karısı soruyor niye ıspanak diye tutturduğunu. Adam şöyle diyor:
"Ispanaktan başka geri alabileceğim hiçbir şey kalmamıştı!"
Diyarbakır'da ıspanaktan fazlası var geri alabileceğimiz. Vicdanımız, insanlığımız, insanlık hesabımız, hıncımız... diye gidiyor liste.
"12 Eylül ne? Kenan Evren kim? Diyarbakır Cezaevi ne ki?" diyecek gençler varsa işte bu yüzden meşhurdur Diyarbakır'ın ıspanağı! Babaları bilenler vardır, pek meşhurdur!
yılmaz hocam yazı için teşekürler paylaşmana sevindim
ARİF KAYA